Hükümetin ekonomi politikaları, son dönemde muhalefet partileri tarafından yoğun eleştirilerin hedefi haline geldi. Türkiye’de yaşanan ekonomik kriz, halkın yaşam koşullarını ciddi şekilde etkilerken, enflasyon, işsizlik ve hayat pahalılığı gibi temel sorunlar, siyaset sahnesinde başlıca tartışma konularından biri haline geldi. Muhalefet, hükümetin izlediği ekonomik modelin sürdürülemez olduğunu ve halkın bu politikaların bedelini ağır bir şekilde ödediğini savunuyor.
Özellikle enflasyonun sürekli artması ve Türk lirasının değer kaybı, gıda ve temel ihtiyaç maddelerinin fiyatlarının hızla yükselmesine neden oldu. Muhalefet partileri, bu durumu "yönetim krizi" olarak değerlendiriyor ve hükümetin ekonomi yönetimini, "plansız ve kısa vadeli çözümlerle" sürdürdüğünü iddia ediyor. Cumhuriyet Halk Partisi (CHP) başta olmak üzere birçok muhalefet partisi, hükümetin ekonomiyi toparlamak için kalıcı reformlar yapmadığını, sadece geçici çözümlerle durumu idare etmeye çalıştığını öne sürüyor.
Halkın alım gücünün hızla düşmesi ve gelir dağılımındaki adaletsizlikler de muhalefetin eleştirileri arasında yer alıyor. Bu sorunlar, özellikle dar gelirli vatandaşları derinden etkiliyor. Muhalefet, ekonomik krizin ancak kapsamlı bir reform paketi ve sistem değişikliğiyle aşılabileceğini savunuyor ve güçlendirilmiş parlamenter sisteme dönüşü bir çözüm olarak öneriyor.
Hükümet ise eleştirilere karşılık olarak küresel ekonomik koşulları ve pandemi sonrası toparlanma sürecindeki zorlukları dile getiriyor. Cumhurbaşkanı Erdoğan ve ekonomi yönetimi, Türkiye’nin büyüme rakamlarının hala güçlü olduğunu ve krizlerin geçici olduğunu belirtiyor. Ancak muhalefet bu açıklamaları yetersiz buluyor ve hükümetin ekonomi politikalarının ülkenin geleceğini tehlikeye attığını savunuyor.
Bu tartışmalar, Türkiye siyasetinde ana gündem maddesi olmaya devam ederken, önümüzdeki seçimlerde de ekonomik durumun belirleyici bir faktör olacağı düşünülüyor.
