Son on yılda Türkiye'de enflasyon ve ekonomik belirsizlikler, gelir dağılımındaki adaletsizliği derinleştirerek zenginlerin daha da zenginleşmesine, orta sınıfın ise erimesine yol açtı. Bu süreçte eğitim seviyeleriyle gelir artışları arasında ters bir ilişki gelişti; yüksek eğitimli bireyler, düşük eğitim seviyesine sahip bireylere göre daha az gelir artışı sağladı.

Gelir Dağılımındaki Bozulma

Türkiye İstatistik Kurumu (TÜİK) tarafından açıklanan gelir dağılımı istatistiklerine göre, 2023 yılı itibarıyla gelir gruplarındaki dağılım dikkat çekici bir değişim göstermektedir. Ülkenin en üst gelir grubundaki bireyler, son on yılda gelirlerini yüzde 565 oranında artırırken, en alt gelir grubunun artışı yüzde 460 olarak kaydedildi. Bu durum, en üstteki grubun ekonomik olarak daha fazla güçlendiğini, orta ve alt grupların ise bu artıştan yeterince faydalanamadığını göstermektedir.

Gelir grupları arasında yapılan dağılım analizleri, toplumun en üst yüzde 10'luk diliminin lehine önemli bir artış olduğunu ortaya koymaktadır. Özellikle, orta gelir grubunun ve alt gelir grubunun aldığı pay azalırken, zenginler daha fazla kaynak elde etmeye devam etmektedir. Bu durum, zengin-fakir uçurumunun giderek derinleşmesine ve toplumda ekonomik eşitsizliğin artmasına neden olmaktadır.

Eğitim Düzeyinin Gelir Üzerindeki Etkisi

İlginç bir gelişme, eğitim seviyeleri ile gelir artışları arasındaki ilişkinin beklenmedik bir şekilde tersine dönmesidir. 2006-2023 döneminde hanehalkı fertlerinin yıllık ortalama esas iş gelirleri genel olarak yüzde 1.228 oranında artış göstermiştir. Ancak, okur yazar olmayan bireylerin gelir artışı aynı dönemde yüzde 1.296 olarak belirlenmiştir. Bu, düşük eğitim seviyesine sahip bireylerin, yükseköğretim mezunlarına kıyasla daha fazla gelir artışı sağladığını göstermektedir.

Yükseköğretim mezunlarının gelirleri ise aynı dönemde sadece yüzde 942 oranında artmıştır. Eğitim düzeyinin artmasına rağmen, yükseköğretim mezunlarının gelir artışının daha düşük olması, eğitim sisteminin ve istihdam politikalarının yeniden gözden geçirilmesi gerektiğini ortaya koymaktadır. Özellikle kadınlar arasında yükseköğretim mezunu olanların gelir artışı, en düşük seviyelerde kalmaktadır; bu durum, toplumdaki cinsiyet eşitsizliğini de gözler önüne sermektedir.

Kadın ve Erkek Gelir Farkları

Kadın ve erkeklerin gelir artışlarına bakıldığında, benzer eğilimler gözlemlenmektedir. Ancak, yükseköğretim mezunu kadınların gelir artışı, yalnızca yüzde 855 oranında gerçekleşmiştir. Bu tablo, kadınların iş gücünde daha fazla yer almalarına rağmen, hala erkeklere kıyasla daha az gelir elde ettiklerini gösteriyor. Cinsiyet temelli gelir adaletsizliği, toplumsal cinsiyet eşitliği hedeflerine ulaşmayı zorlaştırıyor.

Cumhurbaşkanı Bir Dönem Daha Seçilsin Diye Düzenleme İstedi Cumhurbaşkanı Bir Dönem Daha Seçilsin Diye Düzenleme İstedi

Sonuç ve Değerlendirme

Sonuç olarak, Türkiye’deki enflasyon ve ekonomik dengesizlikler, gelir dağılımındaki adaletsizliği derinleştirerek toplumun sosyal yapısını olumsuz etkiliyor. Zenginler, sahip oldukları kaynaklarla daha da güçlenirken, orta sınıfın erimesi ve yoksul kesimlerin zorlaşan yaşam koşulları, toplumsal huzursuzluk ve ekonomik istikrarsızlık risklerini artırıyor. Bu durum, hükümetin ve politika yapıcıların, gelir adaletsizliğini gidermek ve sosyal refahı artırmak için acil önlemler alması gerektiğini ortaya koyuyor.

Eğitim politikalarının gözden geçirilmesi, kadınların iş gücündeki yerinin güçlendirilmesi ve sosyal yardımların artırılması gibi önlemler, bu eşitsizliklerin giderilmesinde önemli adımlar olabilir. Bu noktada, tüm toplumun faydasını gözeten politikaların geliştirilmesi, ekonomik büyümenin sürdürülebilirliğini sağlamak açısından kritik bir öneme sahiptir.

Editör: ÖMER CESUR