Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın, "İsrail'in Lübnan'dan sonraki hedefi Türkiye'dir" açıklaması ve "iç cephe" vurgusu yapmasının ardından MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli'nin DEM Parti'li vekillerle tokalaşması tartışılırken, AKP'li isimlerden "yeni çözüm süreci" çağrısı geldi.
AKP MKYK Üyesi Orhan Miroğlu, "Cumhur İttifakı'na düşen görev ve sorumlulukların başında, birlik fikrini güçlendirmeyi amaçlayan yeni bir entelektüel ve düşünsel zemin inşa etmek için kolları sıvamak olacak" derken, eski AKP Milletvekili Mehmet Metiner ise "Hiçbir sorunumuz çözümsüz değil. Yeter ki istensin. MHP’nin bilge liderinin uzattığı el, anlamlı teklif içeren çözümün elidir" değerlendirmesinde bulundu.
İsrail'in 7 Ekim 2023'te başlattığı Gazze operasyonunun ardından Lübnan'a yönelik kara harekatına girişmesi, İran ile İsrail arasında yaşanan gerginlik ve bölgesel savaş söylemleri, siyaset kulislerini hareketlendirdi. Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, 1 Ekim’de TBMM’nin yeni yasama yılı açılışında yaptığı konuşmada, İsrail - Hamas savaşı ve Lübnan’a sıçrayan saldırılarla ilgili değerlendirmelerde bulunarak, "İsrail'in Gazze'de yürüttüğü soykırım bugünlerde Lübnan'a uzandı. Dün işgal güçleri Lübnan topraklarına karadan girdiğini duyurdu. İsrail'in bir sonraki hedefi Türkiye'dir. Bu niyetini de çeşitli vesilelerle ifşa etmektedir" dedi. Erdoğan, aynı konuşmasında, "iç cephe" vurgusu yaparak, “Fitne girişimleri karşısında millet olarak, 85 milyon olarak 'iç cephemizi' sağlam tutmaya gayret ediyoruz. Bugün, İsrail saldırganlığı karşısında, içeride ve dışarıda çatışma alanlarının değil, uzlaşma alanlarının öne çıkması gerekiyor” ifadelerini kullandı. Erdoğan'ın açıklamalarına paralel olarak, MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli de yeni yasama yılı açılışında sürpriz bir hamlede bulundu ve DEM Parti sıralarına giderek, milletvekilleri ile selamlaştı. Bahçeli, DEM Parti'li vekillerin elini sıkmasıyla ilgili, "Yeni bir döneme giriyoruz. Ülkemizde barışı sağlamak lazım" diyerek, "Uzattığım el milli birlik ve kardeşliğimizin mesajıdır. Uzattığım el gelin Türkiye partisi olun gelin teröre cephe alın gelin bin yıllık kardeşliğimizde kenetlenin teklifidir. Biz gelişi güzel keyfe keder, can sıkıntısından anlık dürtülerle dümenden el uzatmayız. Biz durduk yere el vermeyiz. Öylesine yerimizden kalkıp da el sıkmaya teşebbüs etmeyiz. DEM’e düşen sorumluluk uzanan bu samimi elin kıymet hükmünü anlaması dahası Türkiye partisi olması yönünde bir eşik olarak algılayıp değerlendirmesidir" açıklamasında bulundu. DEM Parti Eş Genel Başkanı Tülay Hatimoğulları ise Bahçeli'nin tokalaşma jestini ve açıklamalarını, "Bu konularda atılacak adımları biz de izleyeceğiz hep beraber. Buradaki normalleşme midir, iç barış mıdır; kavramı, ismi ne olursa olsun somut olması gereken şey Türkiye’deki bütün bu sorun zincirinin çözümüne dair sağlıklı bir politik programın ortaya çıkması gerekiyor" şeklinde değerlendirdi.
Yeni çözüm süreci mi geliyor?
1 Ekim'de Meclis'in açılmasıyla gündeme gelen gelişmeler, kamuoyunda "Yeni bir çözüm süreci mi geliyor?" tartışması yaratırken, AKP'li isimlerden de dikkati çeken açıklamalar geldi. AKP Diyarbakır Milletvekili Suna Kepolu Ataman, Bahçeli ile DEM eş başkanlarının tokalaşması sonrası Ankara’da ılımlı bir hava var olduğunu söyleyerek, "Normalleşmenin ikinci adımı Anayasa olacak" ifadelerini kullandı. Orta Doğu’daki gerilimin giderek tırmandığına işaret eden AKP Diyarbakır Milletvekili Galip Ensarioğlu ise “Dış tehlikelere karşı içerde her zaman ortak menfaatlerin milli birliğin ve dayanışmanın, ortak duruşun dışarıya karşı bir mesaj olacağı ve ülkenin birlik ve bütünlüğünü siyaset yapan herkesin bunu koruyacağını göstermesi gerekir." dedi.
'Bahçeli’nin hamlesinden sonra DEM’in tavrı nasıl olur?' sorusuna Ensarioğlu şu yanıtı verdi:
"DEM’den beklenen her zaman Türkiye partisi olması, şiddet dışı demokratik siyaset yöntemlerini benimsemesi ve hala varsa kendi üzerlerindeki vesayetin kaldırılması daha özgür ve demokratik siyaseti temsil etmesi anlamında beklenti var. DEM Parti bunun cevabını kendisi verecek."
"Kolay olmayacak ama zor değil"
AKP MKYK Üyesi Orhan Miroğlu da Bahçeli'nin "Türkiye Cumhuriyeti’nin yer yüzü cenneti olmasını sağlayalım" sözlerini hatırlatarak, "Türkiye’ye karşı envai çeşit bölünme planları yapılırken, bu tarihi kavşağın sunduğu imkanları görerek ve akıllıca değerlendirerek, birliğimizi taçlandırmak bizim elimizde" dedi. "Elbette kolay olmayacak ama asla zor değil" diyen Miroğlu, sosyal medya hesabından yaptığı paylaşımda, bu defa Türkiye'yi hayırlı bir 'ayrışma'nın beklediğini belirterek şunları söyledi:
"Türkiye’nin uçmasını ve cennet olmasını isteyenler ve binbir dereden su taşıyarak, bahaneler üreterek, buna çözüm sürecinde olduğu gibi engel olmaya çalışacak olanlar! Cumhur İttifakı'na düşen görev ve sorumlulukların başında, birlik fikrini güçlendirmeyi amaçlayan yeni bir entelektüel ve düşünsel zemin inşa etmek için kolları sıvamak olacak! Cumhur İttifakı öncelikle, 'her şeyi bildikleri için' günün sonunda 'her şeyi batıranlardan' bu defa uzak durmalıdır!"
"Bilge liderin uzattığı el..."
Bahçeli'nin çıkışına bir destek de eski AKP Milletvekili Mehmet Metiner'den geldi. Metiner, X hesabından "Çözüm siyasetine çağrı" başlığıyla yayınladığı açıklamada, "MHP’nin bilge liderinin uzattığı el, anlamlı teklif içeren çözümün elidir" diyerek, şunları kaydetti:
"Hiç bir sorunumuz çözümsüz değil. Yeter ki istensin. MHP’nin bilge liderinin uzattığı el, anlamlı teklif içeren çözümün elidir. Çözümün yöntemi bellidir: Evvela uzatılan eli samimiyetle tutmak. Sonra çözümün diline odaklanmak. Her şey dil değişikliğiyle başlar. Akabinde diyalogu derinleştiren tavırla devam eder. Çözüm siyaseti için en elzem olan şey, tavır değişikliğini gösterir bir dili sahiplenme ve çözüme giden yolu açan demokratik diyaloji yöntemine samimiyetle sarılma. Demokratik siyasetin dışındaki bütün yol ve yöntemleri ilkeli bir şekilde reddetme. DEM Parti çözüme katkı sağlamak istiyorsa bunu somut bir biçimde göstermeli. Ötelemeci ve kararsız her tavır, çözümsüzlüğü derinleştirir sadece. Çözüm için asıl şimdi cesur olma vaktidir. Bu tarihi adımı çözüm için fırsata çevirecek cesur ve kararlı adım atmayanların hem vebali büyük olur hem de sonrasında çözüm diye söylenmeleri inandırıcı olmaz. Çözüm siyaseti için doğan bu tarihi fırsat şayet marjinal sekter Türk solunun ideolojik önyargılarına kurban edilirse bu ülkenin çözüm bekleyen Kürtlerine siyaseten ihanet edilmiş olur, biline!"