Merkez Bankası Başkanı Fatih Karahan’ın yaptığı açıklama, 2025 enflasyon görünümüyle uyumlu bir şekilde yüzde 25 civarında bir asgari ücret artışının olacağını belirtmesi, milyonlarca emekçiyi kapsayacak olan iki büyük sözleşmeye dikkatleri yönlendirdi. 2025 yılı, kamuda çalışan emekçilerin sözleşme yılı olacak. Gelecek yıl, iki önemli sözleşme imzalanacak ve bu süreçte aralık ayında yeni asgari ücretin belirlenmesi bekleniyor. Türkiye genelinde yaklaşık 8 milyon işçinin asgari ücretle çalıştığı göz önüne alındığında, konfederasyonlar yeni ücretin belirlenme sürecini ülkenin en büyük toplu sözleşmesi olarak nitelendiriyor.
Ancak, Merkez Bankası Başkanı Karahan’ın ABD'de uluslararası yatırımcılarla gerçekleştirdiği toplantıda verdiği yüzde 25 civarı asgari ücret artışı mesajı, milyonlarca emekçide hayal kırıklığı yarattı. Halen 17 bin 2 TL olan asgari ücret, bu artışla birlikte 21 bin 252 TL’ye yükselecek. Ancak bu ücretin bir yıl boyunca geçerli olacağı düşünüldüğünde, yeni asgari ücretin yılın ilk aylarında açlık sınırının altında kalacağı endişesi taşıyor.
Asgari ücretin düşük belirlenmesi, kamu işçilerine ve memurlara yönelik yapılacak sözleşmelerin de olumsuz etkilenmesine neden olabilir. Gelecek yılın ilk yarısında, işçi konfederasyonları 1 milyona yakın kamu işçisine yapılacak zammı belirlemek üzere iktidarla Kamu Toplu İş Sözleşmeleri Çerçeve Protokolü için masaya oturacak. Bu protokolle, kamu işçilerinin 1 Ocak 2024 tarihinden itibaren geçerli olacak 2 yıllık ücret zamları netleşecek. Ardından ise, ağustos ayında memur konfederasyonları hükümetle birlikte milyonlarca memur ve memur emeklisinin 2 yıllık maaş ve aylık zamları için müzakere gerçekleştirecek.
Memur sözleşmesiyle birlikte, yaklaşık 7 milyon memur ve memur emeklisinin 2026-2027 yıllarındaki maaşları ve aylık zamları belirlenecek. Gelecek yıl yapılacak zam oranları ise yüzde 6+5 gibi düşük seviyelerde kalacak. Eğer 2026 ve 2027 yıllarındaki zam oranları da düşük olursa, memurlar ve memur emeklileri geçim sıkıntısıyla karşılaşacaklar. İktidarın, aralık ayında "enflasyonla mücadele" gerekçesiyle asgari ücretteki artışı sınırlı tutması durumunda, imzalanacak sözleşmelerdeki zam oranlarının da düşük kalacağı öngörülüyor.
Sonuç olarak, ekonomideki yanlış kararların faturası emekçilere ve emeklilere ödetilmiş olacak. Bu durum, çalışanların yaşam standartlarını daha da zorlayacak ve geçim sıkıntısını artıracak bir sürecin habercisi niteliğinde. Gelecek dönemde izlenecek politikaların, emekçiler üzerinde nasıl bir etki yaratacağı ise belirsizliğini koruyor.