İYİ Parti Afyonkarahisar İl Başkanı Muhammet Mısırlıoğlu, PTT Başmüdür vekili Mustafa Çakır’ın, PTT'deki mobbing ve taciz iddialarının Afyonkarahisar Valisi Yiğitbaşı tarafından "gerçeği yansıtmadığı" şeklinde açıklama yapmasının ardından özür dilediğini kaydetti.
İYİ Parti Afyonkarahisar İl Başkanı Muhammet Mısırlıoğlu, geçtiğimiz hafta düzenlediği basın toplantısında, Şubat ayında ildeki bir kurumda kadınlara yönelik mobbing ve taciz iddialarına dair yaptığı açıklamaların ardından Afyonkarahisar Valisi Doç. Dr. Kübra Güran Yiğitbaşı tarafından makamına çağrıldığını ve özür dileme sürecini değerlendirdi.
Muhammet Mısırlıoğlu, Valilikte yapılan görüşmeye ilişkin detayları paylaşan Mısırlıoğlu, Vali Yiğitbaşı ile yaptığı görüşmede, basın toplantısındaki iddialarının kaynağının sorulduğunu aktardı. Mısırlıoğlu, “Geçtiğimiz Şubat ayında, ilimizde bir kurumda kadına yönelik mobbing ve taciz iddialarına dair basına yansıyan şikayetler olduğunu sizlerle paylaşmıştım. Bu şikayetlerin ardından, konunun ilgili makamlara iletildiği fakat bu konuda bir bilgilendirme yapılmadığını belirttim. Kamuoyunun bu konuda bilgilendirilmesi gerektiğini ifade ettim. Üzerinden üç hafta geçtikten sonra, geçen Salı günü sabah saatlerinde, Sayın Valimizin özel kalem müdürü tarafından telefonla arandım ve Sayın Valimizin benimle görüşmek istediği ifade edildi. Görüşmenin yüz yüze yapılması talep edildi. Ben de kendilerine, ‘Tabii, görüşelim, burada mı, telefonda mı?" diye sordum. Yüz yüze görüşmek istediklerini söylediler. Sayın Valimiz beni telefonda arayarak, "Başkanım, neredesiniz?" dedi. Ben de, ‘Saat üçte Ankara'ya hareket edeceğim, ancak on iki civarında görüşmemizi yapabiliriz" dedim. Sağ olsun, on iki otuzda valilikte buluşmak üzere randevulaştık. Valiliğe gittiğimde, beş dakika kadar özel kalemde bekledikten sonra içeri alındım ve Sayın Valimizle baş başa görüşmeye başladık. Sayın Valimiz bana, basın toplantısındaki iddialarımın dayanağını ve kaynağını sordu. Ben de, ‘Efendim, bu konunun size bir şekilde iletildiğini ve sizin de haberdar olduğunuzu biliyorum. Dolayısıyla ben de mağdurların haklarının gasp edilmemesi gerektiğini, yaşadıkları psikolojik sıkıntıların çözülmesinin hızlandırılması gerektiğini dile getirdim. Amacım kimseyi zan altında bırakmak, iftira atmak değil. Bu tür bir davranış, kişiliğime ve karakterime ters. Bir insanın başka bir insana iftira atması, günahların en büyüğüdür. Ben asla böyle bir günaha adım atmam’ dedim. Sayın Valimiz, "Biz araştırdık, valilik olarak kurum içinde böyle bir şikayet bize ulaşmadı. Dolayısıyla bu olaydan dolayı kurum müdürümüz ve o dönemdeki kurum müdür vekilimiz büyük mağduriyet yaşadı, ailesiyle büyük sıkıntılar yaşadı. Çocuklarının yüzüne bakamıyorlar. Bu olay, bir ailenin faciasına dönüşüyor. Siz bu konuda ne kadar büyük bir hata yaptığınızın farkında mısınız?" dedi. Ben de, "Efendim, ben bu konunun gerçek olduğunu biliyorum," dedim. Sayın Valimiz, ‘Başkanım, ben araştırdım. Devletin en üst makamı olarak sizinle muhatap oluyorum. Konuyu araştırdım ve bu olayın gerçek olmadığını tespit ettim. Bu tür iddialar, insanları büyük felaketlere sürüklüyor. Siz de buna alet olmayın, yapmayın’ dedi. Bunun üzerine, konunun muhatabı kurum müdürünü çağırttı. Kurum müdürü geldi ve ağlamaklı bir şekilde, kendisinin iftiraya uğradığını, bu olayın meslek hayatında yaşadığı en büyük sıkıntı olduğunu belirtti. Hiçbir yanlışının olmadığını söyledi. Masumiyet karinesi diye bir ilke var. Ben de etten kemikten bir insanım. Hiç kimseyi, olayın netliği belli olmadan, doğrudan zan altında bırakmak istemiyorum. Bunun altını özellikle çiziyorum. Allah’tan başka hiçbir şeyden korkmadığımı her zaman ifade ediyorum ve bugün daha gür bir sesle bunu tekrar belirtiyorum. Benim adım Muhammed Mustafa Mısırlıoğlu. Her zaman gururla söylüyorum. Allah’tan başka kimseye boyun eğmem.” diye konuştu
Mısırlıoğlu, devletin en yüksek makamları tarafından konunun araştırıldığını ancak iddiaların doğrulanmadığını belirterek, mağdurların haklarını savunmaya devam edeceğini ve konunun peşini bırakmayacağını ifade etti. Mısırlıoğlu, “Mağdur kişiye erdemli bir şekilde özür dilediğimi, ancak basın toplantısına sadece üç yerel basın temsilcisinin davet edildiğini ve diğer basının haberi olmadığını belirttim. Bu durum, arka planda siyasi bir baskının olduğunu düşündürmektedir. Valimizin de, olayın üstünün örtülmesi yönünde büyük bir baskı altında olduğunu hissediyorum. Devletin valisi, herkesin can ve mal güvenliğinden sorumludur. Burada bir mağduriyet yaşanıyorsa, valimiz gereğini yapmalıdır. Hiçbirimiz siyasi kazanç için böyle bir durumu kullanamayız. Ne diş çekerim ne de doğru bildiğim yoldan, doğru bildiğim sözü söylemekten geri dururum. Bunu, tüm muhataplarına iletmek istiyorum. Devletin makamında nasıl oturulması gerektiğini, nasıl davranılması gerektiğini bilmem ama şunu net bir şekilde ifade ediyorum: Devletin en üst bakanlarından bakan danışmanlığı görevinde bulunmuş bir insan olarak, devletin valisinin karşısında gayri ciddi bir şekilde oturulmaz. Orası bizim devletimiz, kadim devletimizdir. O devlet olmasa bugün biz burada siyaset yapacak bir merkez dahi bulamayız. Bu topraklar, kadim Türk topraklarıdır. Şehitlerimizin kanıyla yoğrulmuş, bize emanet edilmiş topraklardır. O yüzden devletimizin en yüksek makamı, bu konuyu araştırdığını ve en ufak bir olumsuzluk bulamadığını söyledi. Ben de, mağdurların haklarını her zaman savunacağım ve bu konuyu takip etmeye devam edeceğim. Devletin araştırmasında iddialar doğrulanmamış olsa da, ben mağdurların haklarını savunmaya ve bu konuda gerekeni yapmaya devam edeceğim. Bu konuda hiçbir şekilde geri adım atmayacağım ve olayın peşini bırakmayacağım.” dedi.