Yurttan Haberler

e-Nabız’ın Katar’a Satıldığı İddialarına Yanıt

e-Nabız platformunun Katar'a satıldığı iddiaları kamuoyunda geniş yankı uyandırdı ve sosyal medya başta olmak üzere çeşitli mecralarda yoğun bir şekilde tartışıldı.

Abone Ol

12 Ekim 2024 tarihinde, e-Nabız platformunun Katar'a satıldığı iddiaları kamuoyunda geniş yankı uyandırdı ve sosyal medya başta olmak üzere çeşitli mecralarda yoğun bir şekilde tartışıldı. Bu iddialar, Türkiye'nin en kapsamlı sağlık bilgi platformu olan e-Nabız’ın yabancı bir ülkeye devredildiği yönündeydi. Hükümet yetkilileri ise bu iddialara hızlı bir yanıt vererek, platformun Katar'a ya da başka bir ülkeye satılmasının söz konusu olmadığını, bu tür haberlerin asılsız olduğunu açıkladı.

Sağlık Bakanlığı tarafından yapılan açıklamada, e-Nabız sisteminin Türkiye’deki vatandaşların sağlık bilgilerini güvenli bir şekilde saklamaya devam ettiği ve tüm verilerin ulusal güvenlik standartlarına uygun olarak korunduğu belirtildi. Ayrıca, platformun geliştirilmesi ve verilerin güvenliğinin artırılması için yeni teknolojik adımlar atıldığı ve bu konuda hassasiyetle çalışıldığı ifade edildi. Bakanlık, iddiaların tamamen gerçek dışı olduğunu, e-Nabız’ın sadece Türkiye'de değil, dünyada da örnek gösterilen bir dijital sağlık sistemi olduğunu vurguladı.

Bu iddiaların çıkış noktasıyla ilgili olarak çeşitli spekülasyonlar yapıldı; bazı kesimler, bu tür söylentilerin özellikle siyasi bir manipülasyon aracı olarak kullanıldığını öne sürdü. Hükümet yetkilileri de bu konuda, yalan haberlere karşı hukuki adımlar atılacağını ve yanlış bilgilendirmelerin önüne geçmek için daha güçlü iletişim stratejileri izleyeceklerini belirttiler.

e-Nabız, Türkiye’de milyonlarca vatandaşın sağlık bilgilerini dijital ortamda güvenli bir şekilde saklayan bir sistem olup, vatandaşların laboratuvar sonuçları, reçeteleri ve geçmiş sağlık kayıtlarına kolayca erişmesini sağlayan önemli bir platformdur. Sağlık Bakanlığı, platformun hiçbir şekilde satılmadığını, kullanıcı verilerinin uluslararası standartlarda korunmaya devam ettiğini ve gelecekte de sadece Türkiye’nin hizmetinde olacağını yinelerken, bu tür dezenformasyonun toplumsal güvensizlik yaratmaya yönelik olduğunu savundu.