Yurttan Haberler

İmmünoterapinin Gücü: Kanser Tedavisinde Devrim Ama Zorluklar Hala Mevcut

Kanserle mücadelede son yıllarda en dikkat çekici ilerlemelerden biri, bağışıklık sistemini hastalıkla savaşmak için harekete geçiren immünoterapi tedavisidir.

Abone Ol

Kanserle mücadelede son yıllarda en dikkat çekici ilerlemelerden biri, bağışıklık sistemini hastalıkla savaşmak için harekete geçiren immünoterapi tedavisidir. Ancak her ne kadar birçok kanser hastası için hayat kurtarıcı olsa da, bu tedavi herkes için etkili değil ve beraberinde önemli yan etkiler de getirebiliyor. İngiltere’de başlatılan milyonlarca sterlinlik yeni bir araştırma programı, immünoterapinin neden bazı hastalarda başarısız olduğunu ve ciddi yan etkiler yarattığını anlamayı amaçlıyor.

İmmünoterapi, vücudun bağışıklık sistemini kanser hücrelerine karşı harekete geçiren bir tedavi yöntemi. Her ne kadar umut verici sonuçlar sunsa da, hastaların büyük bir kısmı bu tedaviden ya hiç fayda göremiyor ya da ağrılı yan etkilerle karşılaşıyor. Alex’in Hikayesi: İmmünoterapiyle Kurtulan Bir Hayat

42 yaşındaki Alex’in kanserle mücadelesi bu zorlu sürece dair çarpıcı bir örnek sunuyor. 2012 yılında melanom teşhisi konulan Alex, birkaç ameliyat ve radyoterapi geçirdikten sonra temiz tarama sonuçları almıştı. Ancak kanseri iki yıl içinde yeniden nüksetti ve bu kez immünoterapi önerildi. Tedavi, Alex’in hayatını köklü bir şekilde değiştirdi.

“Bu tedavi olmasaydı, 2019’da ölmem bekleniyordu” diyen Alex, immünoterapinin kendisine ikinci bir şans sunduğunu vurguluyor. Bugün sekizinci yılında tam remisyona ulaşmış durumda ve ailesiyle birlikte normal bir yaşam sürdürüyor.

Ancak Alex, tedavi sürecinin kolay olmadığını da belirtiyor. İmmünoterapinin güçlü yan etkileri sebebiyle iki hafta hastanede kalmak zorunda kaldığını hatırlatan Alex, tedavinin etkili ve daha nazik hale getirilmesi gerektiğini söylüyor.

Araştırmanın Amacı: Neden Herkes Faydalanamıyor?

Britanya’da immünoterapinin başarısızlık nedenlerini ve yan etkilerini anlamaya yönelik büyük çaplı bir araştırma başlatıldı. Bu projede, 16 akademik kurum, Ulusal Sağlık Hizmetleri (NHS) yönetimi ve sağlık kurulları ile birlikte biyobilim ve teknoloji şirketleri yer alıyor. Araştırma, immünoterapi tedavisine cevap vermeyen hastaları anlamayı ve bu hastalara özel tedavi yöntemleri geliştirmeyi amaçlıyor.

Projenin en önemli amaçlarından biri, hastaların belirli bir ilaca nasıl yanıt vereceğini önceden belirleyebilen biyobelirteçlerin tanımlanması. Bu biyobelirteçler, doktorların hangi hastaların immünoterapiden fayda sağlayacağını öngörmesine yardımcı olabilecek. Böylece tedaviye başlamak için en doğru hastalar seçilebilecek ve potansiyel olarak aşılar ve hücre tedavileri gibi yenilikçi yöntemlerin geliştirilmesi sağlanabilecek.

Araştırma kapsamında meme, mesane, böbrek ve cilt kanseri tedavisi gören 6.000 hasta incelenecek. Proje ilerledikçe diğer kanser türlerinin de eklenmesi planlanıyor.

Yeni Tedavilere Yönelik Umutlar

Londra’daki Francis Crick Enstitüsü’nde projeye liderlik eden Prof. Samra Turajlic, immünoterapinin kanser tedavisinde büyük bir atılım olduğunu, ancak tedaviye yanıt alamayan çok sayıda hastanın bulunduğunu ifade ediyor. Turajlic, “Bu ölçekteki araştırmalar, kişiselleştirilmiş tıbbın geliştirilmesi ve daha iyi testlerin kliniklerde uygulanması yolunda büyük bir adım olabilir” diyor.

Araştırmanın başarıyla tamamlanması, hem kanser immünolojisinin daha iyi anlaşılmasına hem de yeni tedavi yöntemlerinin geliştirilmesine olanak tanıyacak. Böylece, immünoterapiye yanıt verme olasılığı en yüksek olan hastalar daha isabetli şekilde belirlenebilecek ve tedavi süreci çok daha etkili hale getirilebilecek.

Kanserle Mücadelede İleriye Dönük Adımlar

Alex’in hikayesi, immünoterapinin kanser hastaları için nasıl umut ışığı olabileceğini gösteriyor. Ancak tedavi sürecinin zorlukları ve yan etkileri, hala araştırılması gereken önemli alanlar arasında. Kanser tedavisinde kişiye özel yaklaşımların ve bilimsel yeniliklerin önemi, hükümetler, sağlık sektörü ve araştırmacılar arasında iş birliğinin ne kadar kritik olduğunu bir kez daha gözler önüne seriyor.

Sonuç olarak, immünoterapi kanser tedavisinde devrim niteliğinde bir yöntem olarak büyük umut vadediyor. Ancak yanıt vermeyen hastaların sayısının azaltılması ve yan etkilerin en aza indirilmesi için yapılan araştırmalar, bu tedavi yöntemini daha da ileriye taşıyacak. Bu sayede, kanserle mücadelede daha fazla aileye umut olmak ve hastalığın yıkıcı etkilerini hafifletmek mümkün olabilecek.