‘Türkiye'de Uluslararası ve Geçici Koruma Altındaki Kişilerin İş ve İş Gücü Piyasasındaki Rolü ve Etkisi’ başlıklı çalıştay Süleyman Demirel Üniversitesi’nde başladı.


Çalıştaya İçişleri Bakan Yardımcısı Mehmet Aktaş,  Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakan Yardımcısı Prof. Dr. Lutfihak Alpkan, Aile ve Sosyal Hizmetler Eski Bakanı ve TBMM İnsan Hakları İnceleme Komisyonu Başkanı Derya Yanık, Vali Abdullah Erin, Isparta Milletvekilleri, TBMM İnsan Hakları İnceleme Komisyonu Üye Milletvekilleri, İçişleri, Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı Bürokratları, Belediye Başkanı Şükrü Başdeğirmen ve çok sayıda akademisyen katıldı.


Süleyman Demirel Üniversitesi’nde düzenlenen çalıştayda konuşan Vali Abdullah Erin, 2011 sonrası Suriye'den Türkiye'ye gerçekleşen kitlesel göç hareketinin ülke üzerindeki etkilerine değindi. Erin, çalıştayın göçmenlerin iş gücü piyasasındaki etkilerini tartışmak açısından önemli bir platform oluşturduğunu vurguladı.


“Göç Meselesi Disiplinler Arası Bir Meseledir”
Vali Erin “Çalıştayımızın konusu, son 15 yıldır özellikle 2011 yılından sonra Suriye'de meydana gelen gelişmelerin ardından yaşanan ve ani bir şekilde gelişen, Suriye’den Türkiye’ye yönelik kitlesel göç hareketidir. Bu göçün, Türkiye'nin ekonomik, sosyal, siyasal ve kültürel hayatı üzerinde ciddi etkileri olmuştur ve orta ve uzun vadede bu etkilerin devam edeceğini değerlendirmekteyiz. Göç ve göçmen meselesi ile özelde de hem göçmenler hem de göç edilen ülke açısından en önemli meselelerden biri olan istihdam sorununu, geçici koruma statüsü verilen Suriyelilerin iş ve iş gücü piyasası üzerindeki etkilerini iki gün boyunca tartışmış olacağız.

Bu çalıştayın son derece önemli olduğunu benden önceki hatipler de ifade ettiler; ben de aynı görüşteyim. Bu çalıştayın yalnızca akademik dünyayı kapsamaması, bütün sektör temsilcilerini bir araya getirmesi ve tüm tarafların sorunları tartışabileceği bir platform oluşturmasıdır. Çünkü göç meselesi disiplinler arası bir meseledir. Bir yandan, istek dışı zorunlu bir şekilde göç eden bir kitleden söz ediyoruz; diğer yandan, göç edilen ülkede yeni sorunlar yaratan ve mevcut sorunlara eklenen bir problemler yumağının kurumlar arası ve disiplinler arası yönetilmesi gereken bir mesele olduğunu hepimiz takdir ederiz. Göçün çeşitli sebepleri vardır. Çalıştay süresince akademisyenlerimiz bunlara değineceklerdir. Bazen savaşlar ve siyasi istikrarsızlıklar, bazen de ekonomik krizler ve doğal afetler göçlerin temel sebeplerini oluşturur. Göç, sonuçları itibarıyla çeşitli riskler barındırdığı kadar birçok fırsatı da beraberinde getirir.” dedi.
“Göçmenlerin İyi Yönetilmesi Sosyal Yapıya Olumlu Katkı Sağlayabilir”
Göçmenlerin iyi yönetilmesi durumunda toplumsal yapıya katkı sunabileceklerini belirten Vali Erin, aksi halde ekonomik göstergelerin bozulabileceği uyarısında bulundu. Türkiye'nin tarihsel göç deneyimlerine ve 2011 sonrası Suriye göçüne özel olarak dikkat çekti.
Vali Erin “Göç eden insanlar açısından, bilinmeyen bir ortama doğru yapılan bu hareket; uyum, entegrasyon, istihdam ve ekonomik zorluklar gibi temel problemlerle yüzleşmeyi gerektirir. Literatürde tartışmalı olmakla birlikte, göçmenlerin iyi yönetilmesi, zamanında ve doğru politikaların geliştirilmesi halinde ekonomik ve sosyal yapıya olumlu katkılar sunabilecekleri genel olarak kabul edilmektedir. Ancak iyi yönetilmediği takdirde, gelişmiş ülkelerde ve Türkiye gibi gelişmekte olan ülkelerde temel ekonomik göstergelerin bozulmasına, işsizlik sorunlarının büyümesine yol açabilecek bir tabloyla karşı karşıya kalınabilir. Türkiye’deki yabancı işçi tarihçesini akademisyenlerimiz ayrıntılı olarak anlatacaklardır. Ancak bilindiği gibi Anadolu toprakları her zaman mazlumların ve kimsesizlerin sığınağı olmuştur. 1920-1930'lu yıllar, 1930-1980 dönemi ve 1980 sonrası ayrı ayrı değerlendirilmelidir. Özellikle 1980'lerden sonra Türkiye, hem kaynak hem transit hem de hedef ülke konumuna gelmiştir. Bu süreçte devletimizin kurumları da önemli refleksler ve yasal düzenlemeler geliştirmiştir.
Türkiye’nin karşılaştığı en büyük sınama ise 2011'den sonra Suriye'deki gelişmeler sonucu yaşanan yoğun ve kitlesel göç hareketidir. Bir anda 4 milyonun üzerinde bir göçmen kitlesinin Türkiye'ye akışı gerçekleşmiş; Şanlıurfa, Kilis, Gaziantep, Hatay ve sonrasında İstanbul başta olmak üzere diğer illere dağılım yaşanmıştır. Bu konuya siyasi tartışmalara girmeden; insan hakları, inancımız, tarihimiz ve kültürümüz açısından yaklaşmak gerektiğini vurgulamak istiyorum. Sayın Cumhurbaşkanımızın ortaya koyduğu vizyonla, bu göç hareketine maddi bir hesap yapılmaksızın sadece insani bir bakışla kapılar açılmıştır. Bu duruş, dünya moral değerlerinin çöktüğü bir dönemde milletimizin onurunu koruyan bir tavır olmuştur.” şeklinde konuştu.
“Şanlıurfa Valiliğim Döneminde Bunu Tecrübe Ettik”
Şanlıurfa Valiliği döneminde edindiği tecrübeleri paylaşan Vali Erin, hızlı nüfus artışının yarattığı eğitim ve sağlık altyapısı baskılarına dikkat çekti. Göçmenlerin istihdamına ilişkin yasal düzenlemeler ve kayıt dışı ekonomiyle mücadelede atılan adımları aktardı.
Vali Erin,“2016-2017 yıllarında Şanlıurfa Valiliğine atandığımda, Şanlıurfa'nın 2-3 milyonluk nüfusuna kısa sürede 550 bin Suriyelinin eklendiği bir dönem yaşandı. Zaten genç nüfus yapısına sahip olan ve yüzde 20'lerin üzerinde genç işsizliğiyle mücadele eden Şanlıurfa'ya böyle bir yükün eklenmesi, ciddi bir eğitim ve sağlık altyapısı baskısı oluşturdu. İki yıl içinde 450’den fazla okul yapılmasına rağmen, ikili eğitim devam etti.

Türkiye'de yabancı işçilerin çalışma haklarını düzenleyen en kapsamlı yasa 2003 tarihli 4817 sayılı Yasadır. Ancak bu yasa 2011 sonrası gelişmelere yeterli gelmediğinden 2013'te 6458 sayılı Yasa çıkarılmış ve Suriyelilere geçici koruma statüsü tanınmıştır. 2016 yılında ise Uluslararası İşgücü Kanunu ve geçici koruma altındakilere ilişkin çalışma yönetmelikleri yürürlüğe girmiştir. Kayıt dışı ekonomi ve kayıt dışı istihdam, gelişmekte olan ve az gelişmiş ülkeler için hâlâ temel bir problemdir. Bu sorunla mücadelede dünya genelinde etkili uygulamalar vardır. ILO, Avrupa Birliği ve OECD ülkeleri tarafından geliştirilen yöntemlerden yararlanarak Türkiye’de de benzer uygulamaların hayata geçirilmesi hedeflenmektedir. Bu kapsamda, yasal altyapının hızlıca oluşturulması, bilinçlendirme faaliyetlerinin artırılması, işveren üzerindeki mali yüklerin azaltılması, etkin ve caydırıcı denetim mekanizmalarının devreye alınması önem arz etmektedir.” dedi.
“İl Bazlı Çözüm Odaklı Çalışmalar Hızlandırılmalıdır”
Göçmen entegrasyonunun sağlanmasında kurumlar arası iş birliğinin önemine değinen Erin, kapsamlı veri eksikliği sorununa da işaret etti. Tüm kurumların ve özel sektörün birlikte hareket etmesi gerektiğini vurguladı.
Vali Erin, “Özellikle Suriyeli nüfusun yoğun yaşadığı bölgelerde üniversiteler, meslek kuruluşları ve özel sektörün daha fazla araştırma yapması gerekmektedir. Şanlıurfa Valiliğim dönemimde, Murat Erdoğan hocamızla birlikte Şanlıurfa'da 550 bin Suriyeli ile 2,5 milyon Urfalının birlikte yaşadığı koşulları değerlendiren kapsamlı bir saha araştırması gerçekleştirdik. Bu araştırmada, güvenlik, ekonomi, sosyal uyum, eğitim ve sağlık gibi birçok alanda yaşanabilecek riskler ortaya konulmuş ve ilgili kurumlarla paylaşılmıştır. O dönemde kurulan diyalog mekanizmaları, işveren ve iş dünyası ile yapılan entegrasyon çalışmaları sayesinde Şanlıurfa'da büyük problemler yaşanmamıştır. Bugün burada gerçekleştirilen çalıştayın da gecikmeli de olsa son derece yerinde olduğunu düşünüyorum. Ancak elimizde hâlen yabancı işgücü ve geçici koruma altındaki Suriyelilere ilişkin güncel ve kapsamlı iş gücü profili envanterleri bulunuyor mu, ondan emin değilim.” şeklinde konuştu.
Vali Erin konuşmasının sonunda “Bu çalıştay vesilesiyle, tüm kurumların ve özel sektörün birlikte hareket etmesi, bakanlıklar arasındaki koordinasyonun güçlendirilmesi ve il bazlı çözüm odaklı çalışmaların hızlandırılması gerektiğini ifade etmek istiyorum. Isparta'da, güller ve göller diyarında sizleri ağırlamaktan büyük memnuniyet duyuyor, çalıştayın verimli ve hayırlı sonuçlara vesile olmasını diliyorum. Hepinizi sevgi ve hürmetle selamlıyorum.” dedi.

Kaynak: Haber Merkezi