Adımlarla İlerleme Teorisi
Tenisin ilk dönemlerinde oyuncular, her puan kazandıklarında sahada belirli bir mesafe ilerlerdi. İlk puan alındığında oyuncu 15 adım ilerler, ikinci puanda bu mesafeye 15 adım daha eklenirdi. Üçüncü puanda ise filenin karşısına geçmenin yasak olması nedeniyle sadece 10 adım ilerlenirdi. Bu sistemin modern tenisteki 15, 30 ve 40 puanlamasının temelini oluşturduğu düşünülür.
Saat Kadranı Teorisi
Bir başka teoriye göre, teniste kullanılan puanlama sistemi saat kadranından esinlenilmiştir. Oyuncuların puanları, saat kadranında 60 sayısını tamamlamak için adım adım ilerler. İlk puan 15, ikinci 30 ve üçüncü puan 45 olarak belirlenmiştir. Ancak pratik nedenlerle 45 yerine 40 kullanılmış ve bu sistem, 40’tan sonra “deuce” (beraberlik) kuralının uygulanmasını kolaylaştırmıştır. Bu kural, hem oyunu daha stratejik hem de daha heyecanlı hale getirmiştir.
İngiliz Subayları ve Denizcilik Bağlantısı
1800’lerde İngiltere’de oynanan modern tenisin, İngiliz denizcilerin gemilerdeki top ateşleme sırasından esinlenerek bu puanlama sistemini benimsediği iddia edilir. Gemilerde önce 15 poundluk toplar, ardından 30 poundluk ve en son 40 poundluk toplar ateşlenirdi. Tenisteki servis hareketinin de bu top ateşleme sürecini andırdığı için puanlamanın 15, 30 ve 40 olarak şekillendiği düşünülmektedir.
Fransızca Telaffuz ve Saat Sistemi
Tenisin kökeni Orta Çağ Fransa’sına dayandığından, o dönemde puanlama sistemi Fransızca telaffuzlarla şekillenmiştir. Fransızca’da 15, 30 ve 45 sırasıyla quinze, trente, quarante-cinq olarak ifade edilir. Ancak 45’in (quarante-cinq) telaffuz zorluğu nedeniyle zamanla 40 (quarante) kullanılmaya başlanılmıştır. Bu sadeleştirme, hem basitlik hem de kural uyumu açısından günümüzdeki şeklini almıştır.
Teniste 15, 30 ve 40 şeklindeki puanlama sistemi, tarih boyunca farklı ülkelerden ve kültürlerden gelen etkilerle şekillenmiştir. Saat kadranı teorisi, adımlarla ilerleme, denizcilik bağlantısı ve Fransızca’nın etkisi gibi birçok faktör, bu sıra dışı sistemi açıklamaya yardımcı olmaktadır. Her ne kadar kesin bir yanıt bulunmasa da, bu sistem tenise özgü bir kimlik kazandırmış ve bu sporun benzersizliğine katkıda bulunmuştur.