Burdur’un Çavdır ilçesi Ambarcık köyünde doğan ve yaşamını Gölhisar ilçesinde devam ettiren 71 yaşındaki emekli öğretmen Necati Arslan, Yörük kültürünü yaşatmak için 20 yılı aşkın süredir cura çalgısını kendi el emeği ile üretiyor.
Çalgı işine çocukluğunda başladığını belirten Necati Arslan; “Ben bu işe çocukluğumda gaz yağı tenekesi çalarak başladım. Gaz yağı tenekesini davul yerine çalardık. En son öğretmen olduğum dönemde bize mandolin verdiler. Mandolinden sonra 1972 yılında bağlamaya geçtik. Şu anda 40-50 seneden beri bu işi yapıyorum. Cura işine ise son 20 yıldan bu yana ağırlık verdim.” dedi.
Cura unutulmaya yüz tutmuş bir sanat eseri
Yörük kültürüne ait cura çalgısının unutulmaya yüz tutmuş bir sanat eseri olduğunu ve cura çalgısını tanıtmak için birçok festivale katıldıklarını sözlerine ekleyen Arslan, “Ankara'da, İstanbul'da, EMİTT fuarında, festivallerde, Atatürk Kültür Merkezi’nde bu curaları tanıttık. Bugünlere kadar getirdik, curanın tanıtılmasında çok payım vardır.” ifadelerine yer verdi.
Cura çalgısını Türkiye’nin birçok iline, Avrupa gibi bölgelere satışının yapıldığını da belirten Arslan, bu işi para kazanmaktan ziyade gelenek ve göreneklerin yaşatılması için yaptığının altını çizdi.
Kendi El Emeği Curalar üretiyor
Yörük kültüründe önemli bir yere sahip olan curaları kendi el emeği ile yaptığını söyleyen Arslan, 2 telli, 3 telli cura, diğer bağlama çeşitleri olmak üzere farklı seslere hitap edebilecek şekilde üretim yaptığını ifade etti.
Curaları yaparken en çok ardıç, dut ve iğde ağacı kullandığını ifade eden Necati Arslan, Ardıç’ta daha çok kokulu ardıç ile çalıştığını belirtti. Curalarda altın delik olduğunu da söyleyen Arslan, “Bu altın delik, diken ardıçlarının kokularını hem dışa verir hem de sesi dışarıya yansıtır.” sözlerine yer verdi.
Kendine has curasını üretti
1973 yılında kendine has cura ürettiğini vurgulayan Arslan, “Ben 2 telli ve 3 telli curaları birleştirdim. Alttaki 2 telli, üstteki ise 3 telli curadır. Bu bana hastır. İkisi birbirine benzediği için ikiz olarak tabir edilir ancak bizim oralarda “ekiz” ya da “ekizce” denir. Bu bana özeldir.” ifadelerine yer verdi.
Kültürümüze sahip çıkmalıyız
Yörük kültürüne ait gelenek ve göreneklere sahip çıkılmasını gerektiğini vurgulayan Necati Arslan, “Unutulmayı yüz tutmuş sanat eseri dediğim bu curayı bitirdiler, daha doğrusu müziğimizi bitirdiler. Bizde her şey bitmek üzere, Avrupalılaştık nedense. Bir türlü bu müziğimize biz gençlerimizi döndüremedik, döndüremiyoruz. Şu anda gençler, bilinmedik müziklerle uğraşıyorlar. Keşke gelseler de bizden şu curalar dinleseler, şu curaları görseler. Bizden yapımını öğrenseler fakat bir türlü gençleri döndüremiyoruz. Türk Halk Müziği diye bir şey de dinlemiyorlar.” diyerek Millî Eğitim Bakanlığı’ndan, Kültür ve Turizm Bakanlığı’ndan yetkililerin bu konula ilgili bir çalışma yapmaları gerektiğini talep etti.