Türkiye, dünyada en fazla altın talebi olan ülkeler arasında yer alıyor, ancak altın üretimi henüz geçmiş yıllara kıyasla istenen seviyelere ulaşamadı. Altın üretimi, 2000’li yılların başına kadar çok düşük seviyelerde kalırken, son 23 yıl içinde arama faaliyetlerinin artması ve yabancı sermayenin ilgisi ile önemli bir seviyeye ulaştı. 2020 yılında Cumhuriyet tarihinin rekoru kırılarak 42 ton üretim gerçekleştirildi. Ancak, son 4 yıldır altın üretiminde yaşanan düşüş, Türkiye’nin cari açığını daha da artırma riski taşıyor.
Altın üretimindeki düşüş, özellikle bazı madenlerde faaliyetlerin durdurulması ya da üretime ara verilmesi ile hızlandı. 2020’de 42 ton olan altın üretimi, 2021’de 39.5 ton, 2022’de ise iki madende faaliyetlerin durdurulması sonucu 31.5 ton seviyesine geriledi. 2023’te ise 36 ton olan üretimin, 2024 yılı itibariyle daha da düşmesi bekleniyor. Bu durum, özellikle sektördeki uzmanlar tarafından cari açık için büyük bir tehdit olarak görülüyor.
Türkiye’nin altına olan yıllık talebi, üretimin yaklaşık 5 katı kadar. Yani, ülke her yıl 160-170 ton altın ithal ediyor. Bu talep, yurt dışından ithalat yoluyla karşılanıyor. 2001 yılından itibaren Türkiye’nin yaptığı toplam altın ithalatı 200 milyar dolara yaklaşırken, ihracat ise 92 milyar dolar seviyelerinde kaldı. Bu da yaklaşık 125 milyar dolarlık bir dış ticaret açığı oluşturdu. Bu açığın Türkiye’nin gayrisafi yurtiçi hasılasının (GSYH) yaklaşık üçte biri kadar olması, altın ithalatının cari açığa olan etkisini gözler önüne seriyor.
Sektör uzmanları, bu dışa bağımlılığın kalıcı olarak ortadan kaldırılabilmesi için altın üretiminin artırılması gerektiğine dikkat çekiyor. Özellikle, altın üretiminin daha da artırılması, dış ticaret açığını kapatabilmek adına büyük bir adım olacak. Altın madenciliği sektörü, Türkiye ekonomisi için büyük bir potansiyel taşıyor. Sektör temsilcileri, üretim kapasitesinin 100 ton seviyelerine çıkabileceğini belirtiyor.
Ancak, altın madenciliği oldukça yüksek riskli bir sektör ve arama faaliyetleri de bu riskleri barındırıyor. Türkiye’de yıllık harcamalar ortalama 4-5 milyon dolar seviyelerine ulaşırken, arama faaliyetlerine dair önemli bir sorun, yapılan aramalar sonucunda potansiyel yatakların üretime dönüşme olasılığının oldukça düşük olmasıdır. Buna rağmen, altın madenciliği yüksek katma değerli bir sektör olması nedeniyle yatırımcılar, bu riski göze almakta ekonomik anlamda rasyonel bir tercih yapmaktadır.
Son yıllarda arama ruhsatı sayılarındaki düşüş, sektördeki üretim potansiyelini olumsuz etkileyebilir. Ancak sektördeki uzmanlar, altın arama faaliyetlerinin çevresel açıdan oldukça düşük risk taşıdığına ve bu alanda daha fazla yatırımlar yapılması gerektiğine dikkat çekiyor. Türkiye’nin altın üretimi konusunda yeni yatırımlara yönelmesi ve üretimi sürdürülebilir şekilde artırması, ekonominin dışa bağımlılığını azaltmak adına kritik öneme sahip.